6 Kasım 2008 Perşembe

Kasımpatı


Bu çiçek sıradan bir kasımpatı değil. O kendi yaşam savaşından zaferle çıkmış bir kahraman aslında... İki yıl önce Ramazan ayında Koçtaş'tan almıştım. Henüz gonca olanını seçmiştim, masamı daha uzun süre süslesin diye. Ama o açmak yerine günden güne solmaya başladı. Sonra kulakları çınlasın temizlikçi ablamız Saniye hanım, "Onlar balkon çiçeğidir. İçeride yaşamaz" diye beni uyardığında iş işten geçmişti. Goncaları solmuş, yaprakları kurumaya yüz tutmuştu. Ben de onu bizim Petit'in havuzdan geldiği zaman iç çamaşırlarını(!) kuruttuğu yangın merdiveninin boşluğuna bıraktım. Ama en küçük bir hayat belirtisi göstermedi. Tam tersine tamamen kurudu. Ben de bir daha ilgilenmedim.
Bahar gelince bir baktım saksıda yeniden yeşermeye başlamış. Taze taze filizler saksının üstünü örtmeye yüz tutmuş. Hemen gübre ve su vermeye başladım. Kısa sürede göğerdi, rüzgarda nazlı nazlı salınmaya başladı.
Ama ne yazık ki onun bu güzelliğini kıskanan bitler bu kez musallat oldu başına. Hemen ilaçladım. Ancak bu defa da ilacı fazla kaçırdığım için yaprakları yandı. Sonra da iş yeri taşınırken onu da eve götürdüm. Yeniden çapaladım, gübreledim ve balkonumun en çok güneş gören köşesine bıraktım. Diğer çiçekleri 2 günde bir sularken, ona her gün su verdim.
Bütün bu uzun mücadelenin ardından işte böyle bir güzellik çıktı ortaya. Ben de resimlerini çekip bloguma koymaya karar verdim. Yaşam koşulları ne kadar çetin olsa da pes etmemek gerektiğini bir kez daha anlattı bana bu çiçek. Bakar mısınız gül gibi kocaman kocaman açtı...

1 yorum:

Yasemin Yıldırım dedi ki...

Boşuna dememişler bakarsan bağ olur bakmazsan dağ :)