15 Mart 2008 Cumartesi

Eşgal-i hayat

Bu zihniyetin temeli ailede atıldı...
"Ben senin yaşındayken" diye azarlamaya başlayan babamız hep onun gibi olmamızı istemedi mi?
Farkılıklarımızı reddederken, kendi kişiliğini dayatmadı mı...
Değer yargılarını, kendi düşüncelerini kendi dünyasını benimsememizi istemedi mi...
"Isırganın kökünden gül bitmez" diyerek ailenin görgüsünün dışına çıkmayı yasaklayan sınırlar koyulmadı mı?
"Asker bir milletiz" diye övünürken aslında dövünülecek bir felsefenin kafamızda yerleştiğini farketmedik...
Resmi kalıpların dışına çıkma (!), sürü psikolojisinden uzaklaşma (!), otoriteye riayet et (!) ve koyun gibi güdülmeye hazır ol (!) talimatı değil miydi bu...
Ya siyah önlük, beyaz yakalıkla gidip, her sabah hizaya getirildiğimiz eğitim sıraları...
"Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak" derken himaye olmaya ve himaye etmeye muhtaçlığımızı ilan etmedik mi...
Kendimizi "Sürü" gibi hissetmeseydik bizi yönetenlere, "Çoban Sülü" ünvanı verir miydik?
"Bırakılan yerde otlamaya" alıştırılmasaydık, "Değiştim" diyenlere "Dönek" damgası vurur muyduk...
Bir çok kez tanık olmuşumdur...
20 yıl Almanya'da çalışan Hasan Ağa köyüne döndüğünde medeniyetten nasiplenmediği için komşuları onunla övünür...
"Yahu Hasan Ağa hiç değişmemişsin..."
Bunu bir iltifat olarak alan Hasan Ağa'nın yanıtı düşündürücüdür;
"Biz değişmeyiz..."
Keşke 2 bin 500 yıl önce "Her şey akar. Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" diyen Heraklitos'un yüzdüğü fikir ırmağının kayaların arasına sıkışıp kalmasaydık...
Bunları düşünürken Platon'un Şöleni'ne takıldı zihnim...
Bilgi'yi Erdem'in temeli gören, Erdem'in yaşamsal sığınağı olarak da "devleti" gösteren zihniyetten ne kadar uzağız...
"Fikirlerin çarpışmasından doğrular doğar" diyen Namık Kemal'e rahmet diledim.
"Bir yerde bir yanlış var" demek eksik kalır, "Her yerde bir yanlış var" aslında...
Dişi cins üzerinden sürdürdüğümüz iktidar mücadelesini amigo lugatıyla dışa vurduk...
Sonra ortaya bu manzara çıktı...
"Aç-kapa...Aç-kapa

Hiç yorum yok: