12 Nisan 2008 Cumartesi

Kahveci'nin gülleri

Kahvecinin müdavimlerini dilime doladım ya meğer arı kovanına çomak sokmuşum...
Yazdığım yazının Kahveci eşrafında kutuplaşmaya sebep olacağını nereden bilebilirdim...
Maç arasından fırsat bulup bir nargile keyfi yapayım dedim, gittiğime gideceğime pişman oldum...
Kapıdan girer girmez ilk azarı patron Murat'tan işittim...
"Kirli çamaşırlarımı ortalığa dökmüşsün. Bizi yerin dibine sokmuşsun. Ayıp oluyor abi" derken "Hani sadık bir müşterim olmasaydın seni dükkandan içeri sokmazdım" edasındaydı...
Tabi altta kalmadım...
"Sen bu kadarına şükret..." diyerek hakkında bir çok istihbaratım olduğunu ama sırlarını açığa vurmadığımı ima ettim...
İlk taaruzu savuşturmanın keyfiyle geçip bahçedeki masaya kuruldum ve gazetelerimi okumaya başladım ki, bu defa Yalçın başımda dikildi...
"Abi Kadir için romantik ve yakışıklı yazmışsın, biz yakışıklı değil miyiz yani" diye tehditvari bir sual sormaz mı?..
Ne diyeceğimi şaşırdım...
Neyse ki yaşça büyük olduğum ve saygıda kusur etmeyeceğini bildiğim için, "Bana bir çay verir misin?" diyerek onu da mutfağa postaladım...
Ama tacizlerin arkası kesilmedi....
Başta da yazdım ya "Arı kovanına çomak sokmuşum" diye...
Bu defa sıra Volkan'daydı...
O da kendisinden hiç söz etmediğim için içerlemiş...
Ama gördüm ki Kadir'i "Yakışıklı" diye tanıtmam onun da içine oturmuş.
Hiç bir şey söylemeden tepeden tırnağa süzdüm....
Benim Kahveci'de olduğumu haber almış olacak ki, görücüye çıkmış damat adayı gibi cilalamış kendini...
"Senden bir yazılık malzeme çıkar" deyince gözleri parladı...
Hakkındaki gerçek düşüncelerimi yazıp da yeni yetme kızların günahına giremem...
Ama kara çalmaya kıyamayacağım kadar da beyazlar içindeydi...
Kolyesi de "Yavru kedileri (!) oyuna çağıran lastik top" gibi sallanıp duruyordu.
Kusura bakmasın, "Yakışıklı" lafını bölücülüğe neden olduğu için bundan sonra kullanmamaya özen göstereceğim.
Bütün hücumlara yazar eleştirisi kapsamında anlayışla yaklaştım...
Ama bu sırada hiç beklemediğim bir şey oldu. Sipariş alırken bile ağzını bıçak açmayan Kahveci'nin Buz Adamı, Mustafa da, "Abi yazıda benden de hiç söz etmemişsin" diye çıkışmaz mı şoka girdim...
İçimden, "Sen görürsün Kahveci'nin Nuri Alço'su..." diye hayıflandığımı itiraf edeyim.
Yazarlık egomu tatmin edecek olumlu etkiler gördüğümü de belirtmeliyim...
Örneğin ocak ayında bile bağrı açık dolaşan Kadir'in, "Göğüs kıllarını sergiliyor" eleştirimden sonra bisiklet yaka tişört giydiğine şahit oldum...
Bu küçük değişiklik Kahveci personelinin adab-ı muaşeret hizasına gelmesi konusundaki çalışmalarımda bana şevk verdi...
Ama sevincim uzun sürmedi.
Hesabı ödemek için içeri girdiğimde Yalçın ve Volkan'ı kızlarla elele halay çekerken görünce bir kez daha yıkıldım...

Hiç yorum yok: